parallax background

Bisikletim

Osman, iki elinin arasında tuttuğu başını, ikiye ayrılmış bisikletine çevirdi. Yerinden kalktı. Eliyle bisikletini düzeltmeye çalıştı. Ama olmadı. Tüm hevesi kaçtı. Sinirlendi. Boşluğa bir tekme salladı. Annesi bile bisikletinin başına gelenleri bilmiyordu.

 

A nnesinin bütün ısrarlarına rağmen içeri girmedi. İnatla kapının önündeki basamağın üzerinde oturmaya devam etti. İki elinin arasına aldığı başını kıpırdatmadan bir noktaya sabitlemişti. Gözleri bile oynamıyordu. Öylece yola kenetlenmişti. Dizinin acısını unutmuştu. Pantolonuna bulaşan kana ve pantolonun yırtılmasına da aldırış etmedi. Tek düşündüğü yanında duran bisikletiydi. Az önce düşüp direksiyonunu kırdığı bisikleti. Kırık bisikletinin yanında hareketsizce durmuş, babasını bekliyordu.

-Oğlum inat etme! İçeri gel. Baban şimdi gelir.

Osman, annesinin sözlerini duymadı veya duymazdan geldi. Beklemeye devam etti. Zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Bisikletten nasıl düştüğüne, direksiyonunun nasıl kırıldığına bir türlü akıl erdiremedi. Babası bisikleti daha yeni almıştı. Ama yeni bisiklet şimdi ikiye ayrılmıştı. Yeniliği kalmamıştı. Osman, kendini suçlamaya başladı. “Ne vardı o kadar hızlı sürecek? Biraz daha dikkatli olabilirdim. Şimdi hem bisikletten oldum hem de babamdan bir sürü azar işiteceğim.”

Osman, iki elinin arasında tuttuğu başını, ikiye ayrılmış bisikletine çevirdi. Yerinden kalktı. Eliyle bisikletini düzeltmeye çalıştı. Ama olmadı. Tüm hevesi kaçtı. Sinirlendi. Boşluğa bir tekme salladı. Annesi bile bisikletinin başına gelenleri bilmiyordu. “İlk önce anneme mi söylesem acaba?” diye düşündü. Sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Günlerce bisikleti alması için babasına yalvarmıştı. Öncelikle babasına söylemenin daha iyi olacağına karar verdi.

Bisikletinin başında oturup babasını beklemeye devam etti. Bisikletinin eve ilk geldiği günü hatırladı. Ne kadar da sevinmişti. Birçok kez üç tekerlekli bisikleti olmuştu. Şimdi ise ilk defa iki tekerlekli bisiklete binecekti. İlk günler biraz zorlansa da düşe kalka binmeyi öğrenmişti. Bisiklete o kadar güzel biniyordu ki, arkadaşlarına gösteri bile yapmaya başlamıştı. En çok da arka tekerleğini kaydırmayı seviyordu. Kayan arka tekerleğin çıkardığı lastik izine bakmak ise ayrı bir zevkti. Bisiklete binmek en büyük eğlencesiydi.

Osman, babasını görmesiyle yerinden fırladı. Babasına doğru koşmaya başladı ama koşu uzun sürmedi. Olduğu yerde çakılı kaldı. Ayakları babasına gitmek istemiyordu. Osman’a direniyordu. Osman geriye döndü. Bu sefer ayakları itiraz etmedi. Osman’ı tekrar başlangıç noktasına götürdü. Ayaklarında derman kalmayan Osman olduğu yere oturdu. Osman, babasının kendisine yaklaşmasını oturarak bekledi. Kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Hızlı atan kalbinin sesini duyar gibi oldu. Ayaklarının titremesi de kalbine eşlik etti. Osman, babasının göstereceği tepkiden korkmaya başladı. Babasının ceza olarak bir daha bisiklet almayacağından emindi.

Babası, Osman’a yaklaştı. Osman, başını kaldırıp babasına bakmaya cesaret edemedi. Babası ikiye ayrılmış bisikleti gördü. Yerden kaldırıp düzeltmeye çalıştı. Düzeltemeyince olduğu gibi bıraktı. Osman’a doğru yöneldi. Osman, babasının karşısında iki büklüm oldu. Babası, Osman’a doğru eğildi. Osman’ın kulağına,

-Üzülme! Yarın tamire götürürüz. Tamir edilmezse de yenisini alırız. Senden daha mı değerli? diye fısıldadı.

Osman, kulağına fısıldanan sihirli sözleri duyduktan sonra babasına sarıldı.