parallax background

Futbol Topum

Topa vurmak üzere koşmaya başladım. Topa yaklaşır yaklaşmaz var gücümle topa doğru ayağımı salladım. Bundan sonrasını hatırlamıyorum.

 

B abamla el ele tutuşarak kaldırımda yürürken gözlerim birden mağazanın vitrinine takıldı. Elimde olmadan olduğum yerde durdum. Elim, babamın kocaman elinden kurtulup boşta kaldı. Elinin boş kaldığını gören babam da durdu. Geriye döndü. Mağazanın vitrinine baktığımı görünce usulca yanıma sokuldu. O da benim gibi vitrine baktı. Mağazanın vitrini spor malzemeleriyle doluydu. Mankenlerin üzerine giydirilmiş rengârenk eşofmanlar ve spor ayakkabılar. Hepsi de çok güzeldiler. Benim gözüm ise gökkuşağının renklerini üzerinde toplayan futbol topundaydı. Birçok topum olmuştu ama bu kadar güzel ve kaliteli topa hiç sahip olmamıştım. Alınan futbol topları bana iki hafta bilemedin üç hafta ancak dayanırdı.

-Çok mu beğendin?

Babamın sözleri, vitrine yapışmış olan başımın çevrilmesine yetti. Babamın gözlerinin içine baktım. Söyleyecek bir söz bulamadım. O kadar beğenmiştim ki nasıl ifade edeceğimi bir anda bilemedim. Babam da cevabımın gözlerimde saklı olduğunu çoktan anlamıştı.

El ele tutuşarak mağazadan içeri girdik. Bizi mağazada çalışan bir ağabey karşıladı.

-Size nasıl yardım edebilirim? diye sordu.

Babam vitrindeki topu gösterdi. Mağaza çalışanı hemen topun aynısından getirdi. Topu elime aldım. Aynı toptu ama ben vitrindeki topu istiyordum. Top elimde öylece kaldım. Vitrindeki topu izlerken aldığım yüz ifadem değişti. Babam içimden geçenleri okumuş gibi,

-Biz vitrindeki topu istiyoruz, dedi. Babamın sözlerinden sonra az bir zaman geçmişti ki, gökkuşağının tüm renklerini üzerinde barındıran futbol topu ellerimin arasında yerini aldı. Babamla yine el ele tutuşarak mağazadan çıktık. Hala gözlerime inanamıyordum. Pahallı olmasına rağmen babam futbol topunu almıştı. Hem de bir kelime dahi etmeden. Eve gelene kadar babamın elini sıkıca kavramaya çalıştım. Ellerim sanki babama teşekkür ediyordu. Babam da kendisine teşekkür edildiğini anlamış olacak ki o da elimi hafifçe sıktı.

Eve geldiğimizde vakit epey geç olmuştu. İçimden “Dışarıda yarın oynarım. Bugün biraz evde oynayayım.” diyerek topu elimden sertçe yere bıraktım. Yere seken top elime ulaşmadan annemin sesini duydum.

-Evde top oynanmayacağını bilmiyor musun?

Evet, biliyordum ama bugün çok farklıydı. İlk defa bu kadar güzel topum olmuştu. “Ne vardı sanki biraz oynasaydım”, diye itiraz etmek istedim. Annemin huyunu çok iyi bildiğim için topla oynamayı bıraktım. Top elimde odama girip yatağıma uzandım.

Sabah, elimde topla uyandım. “Okulda oynarım”, diyerek topumla birlikte okula gittim. Sınıf arkadaşlarım benden çok topla ilgilendiler. Konuşmaları çok hoşuma gitti.

-Ne kadar güzel!

-Rengârenk hem de çok kaliteli. Şunun dikişlerine baksana.

-Oynayabiliriz değil mi?

Bu kadar iltifattan sonra oynatmamak mümkün mü? Top birden ellerimin arasından akıp gitti. Arkadaşımın ellerinin arasında kendini buldu. Oradan da diğer arkadaşımın ellerinin arasında yerini aldı. Futbol topum sınıfta bütün çocukların ellerini dolaşmaya başladı. Futbol topumun, arkadaşlarımın elleri arasındaki seyahati öğretmenimin sınıfa girene kadar sürdü. Topumun son durağı öğretmenimin elleri oldu.

-Topun çok güzelmiş! Teneffüste sınıfça oynayabilir miyiz?

Öğretmenimin ellerinin arasındaki topa bakarak heyecanla cevap verdim.

-Tabi oynayabiliriz.

Dersin nasıl geçtiğini anlamadım. Benim için bir ders saati sanki bir asır olmuştu. Zil çalar çalmaz bütün sınıf koşarak dışarı çıktı. Öğretmenimiz de elinde futbol topum çıkageldi. Topu nazikçe yere bıraktı.

Bana dönerek,

-Top senin olduğu için topa ilk sen vuracaksın, diyerek topa vurmamı istedi.

Yerde duran futbol topuma baktım. Topa ilk kez bir ayak değecekti. O da benim ayağım. Topa vurmak için geri geri gittim. Topa vururken tüm gücümü kullanmak istiyordum. Daha doğrusu beni izleyenlere ne kadar sert vuracağımı gösterecektim. Topa vurmak üzere koşmaya başladım. Topa yaklaşır yaklaşmaz var gücümle topa doğru ayağımı salladım. Bundan sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda bir hastane odasında ayağım alçıya alınmış şekilde kendimi buldum. Olayın tek sevindirici tarafı ise futbol topumun yanımda olmasıydı.